Perşembe, Temmuz 31, 2008

17 Mayıs 2008 tarihinde Zabıt Katipliği Sınavını Kazandım

Merhabalar. Tam dokuz defa zabıt katipliği sınavına girdim. Aydın'da 3, izmir'de 1, Antalya'da 1 ve Söke'de 4 defa...2004 Yılında başlayan maceram , 2008 yılı mayıs ayının 17'sinde mutlu sonla buluştu. Mülakat sonuçları açıklandığında mutlu olup olmamam gerektiğini bilemiyordum. İçimde yinede , acaba gerçekten ismi listede yazılı olan ben miyim şüphesi yer alıyordu. Aynı isimde bir başkası olmasındı?

Sonra , isimleri cam kapıya asılarak duyurulanlar çağrıldı. Yarın , dediler , adliyeye geliyorsunuz , işlemlerinizi başlatıyorsunuz.

Evlerimize döndük. içimde büyük bir mutluluk hissetmesemde , yine de ortamın havasını yumuşatıyor , insanın ruhunu okşuyor bir şeyleri kazanmış olmak.
 
Mahalleye geldiğimde sanki komşularım bana biraz daha farklı göründüler. Eve girdiğim zaman pederle validenin mutluluklarına diyecek yoktu. Nihayet bir baltaya sap olmuş , ilerlemekte olan yaşıma uygun bir hanım kız bulup evlenebilecek , evini geçindirebilecek bir meslek sahibi olmuştum bizimkilere göre...Hemen torun , torba hayalleri kurmaya başlamışlardı bile...

Ertesi gün , Adliyeye gittik. 6 kişi'den üç kişisi gelmişti sadece. Dediler , gidin sağlık kurulu raporlarınızı alın...Tamam dedik...Neden dün söylemediler ki bunu, direk hastaneye gider sağlık kurulu raporları için çalışmaya başlardık sabah erken. Şimde saat onu geçiyor. Nereden başlayacaz. Kuşadasına gitmeye karar verdik. Pazartesi günü kuşadası sağlık kurulu toplanıyormuş. Yola çıktık. Yaylaya vardık. Bir telefon salladık hastaneye. Şimdi gelsek akşama raporlarımızı alabilir miyiz diye sorduk. Mümkün değil dediler. Gelseniz bile yetişemezsiniz. Yayladan , Aydın devlet hastanesini aradık. Acaba orada halledebilir miyiz diye sorduk kendi kendimize. Tamam , şu saate kadar gelirseniz hallederiz , dediler. Hemen yola çıktık. Tam 25 dakikamız var..Yola döküldük. Aydın'a vardık. Hastanenin önüne park edip , koşa koşa hastaneye girdik. Kapandı , dediler. Sağlık kurulu kapandı. Toplantı bitti.

Atatürk devlet hastanesine gittik. Acaba orada birşeyler yaptırabilirmiyiz? Doktorlarla görüşebilseniz bile , göz doktoru bugün yok. Onun için yarın gelmek zorundasınız , dediler. Bunca yolu haybeye teptikten sonra, aynı şekilde geri dönmek biraz içimiz burkmuştu. Ne kadar çabuk işimizi halletsek , o kadar çabuk dosyalarımız Ankara'ya gider ve tayinimiz gelirdi.

Araya salı günü girdi, Çarşamba günü sabah erkenden buluşup Kuşadasına gittik. Şu sağlık raporu parası adı altında ödediğimiz paralar bize çok acı geliyordu. Ama böyle bir durum karşısında gözümüze görünmüyordu bile...işlemleri başlatmak bir başka sorun , aynı gün raporu almak bir başka sorun olarak karşımıza çıktı yine....Elimizde bir kağıt parçası , doktor doktor gezdik. Kalabalık hasta grupları birikmiş olmasına rağmen kapı önlerinde , bizlere ayrıcalık tanıyorlardı. Öyle de olması normalmiş , prosedür gereği buymuş.

Akşam üç buçuk civarı raporlarımızı ellerimize aldık. Döndük memlekete. Koşa koşa komisyon yazı işleri müdürünün yanına çıktık. Diğer , diploma vb belgelerinizi de getirin dediler. Bu raporu da onlara ekleyin. Böylece bir gün daha geçti. Ertesi gün , istenilen herşeyi tamamlayıp teslim ettik. Yaptığımız masraflar boyumuzu aşmaya başlamıştı. Ama işlemlerimizi de bitirmiştik hani....

Sonra günleri beklemeye başladık. Temmuz ayının başında tayinleriniz gelir , dediler. Öyle panik felan yapmayın. Dosyalarınız incelenir , atamalarınız onaylanır.
Kuşadası adleyisine tayinimin çıkacağı günü beklemek , hemde böyle sıcak bir yazı bu şekilde geçirmek ağırıma gidiyordu. Bir an önce tayinlerimiz gelsede başlasak işe.

Bir sabah on gibiydi. Uyuyordum. Cep telefonum çaldı. Adliyeye gelin , dediler. Apar topar gittim. Tek başıma idim. Diğerleri daha gelmemişti. Komisyon yazı işleri katibi : "Ataman onaylanmamış " dedi. Şaka yapıyorsun , dedim. Gerçekten , dedi. Birazdan yazı gelecek, onu sana tebliğ edeceğim.

Başımdan aşağı kaynar sular dökülse bu kadar canım yanmazdı. Adeta şakağımdan bir mermi girmiş gibi hissettim. Üstümden de kamyonlar geçiyordu. Donup kaldım. Ben ne diyecektim anneme ve babama...Mahalleliye ne diyecektim. Akrabalarıma ne diyecektim.

Neden atamamın yapılmadığı konusunda sorduğum sorulara verilen cevaplar beni tatmin etmiyordu. " 6136 sayılı kanuna muhalefet suçundan , Söke Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığı anlaşılmış, ....TL. ağır para cezası , kararı veren mahkeme tarafından tecil edilmiş.. Bu nedenle , adalet bakanlığı memur sınav atama nakil yönetmeliğinin 6/19 maddesi( adli ve idare yargıda görev alacak personelin yapılacak arşiv araştırmasının olumlu olması ) gereğince ataması onaylanmayarak evrakları iade edilmiştir " diyordu.

Beynimin en ince kıvrımlarına kadar etkileyen bu kelimeler , herhalde benden öncede kimleri etkilemişti. Devlet memurları yasasını defalarca incelemiş , anılan cezamın , memur olmaya engel suçlar arasında sayılmadığını görmüş ve içim rahat olarak böyle bir sınava girmiştim. Girdiğim bütün sınavlarda da anılan mahkeme kararını dosyam içine zaten koymuştum. Komisyondaki hakim ve savcı üyeler ve başkan bu mahkeme kararını elbette görmüş ve devlet memuru olmaya engel bir hal teşkil etmediğini anlamışlardı ki , sınavlara beni kabul etmişler ve en sonunda kazandığım sınavlara istinaden açıktan atamamı yapmışlardı.

Dediler ki, hemen git idare mahkemesine dava aç , iki ay sonra gelir işe başlarsın. Bu, memurluğa engel bir durum değildir. E be kardeşim , bunu ben biliyorum , sizler biliyorsunuz , ama adalet bakanlığında çalışan ve dosyamı inceleyen hakimler bilmiyor. Bu nasıl iştir?  " Yasa memur olmama bir engel çıkarmazken , yasaya uygun çıkarılması gereken yönetmelik benim memurluğuma engel olan bir madde içeriyor. "  Bu nasıl olur?

Herhalde burada bir hata olmalı ve  anlayış hatasıdır mutlaka , diye düşündüm. Hadi bakalım , gidip bir görüşelim Adalet bakanlığı ile, belki yapılan yanlışı düzeltirler. Yolumuz daha fazla taşlı yollara düşmeden hallederiz bu işi.

Bir haftalık Ankara maceram sonuçsuz kaldı. Otel , yemek , yol masrafları derken yüklü bir meblağı harcamak zorunda kaldım. Borç alarak aldığım bir meblağ...
Nuh diyorlar ama peygamber demiyorlardı. Yasaları görmezden gelip , bir yönetmelik maddesinde israr ediyorlardı. " Aç idare mahkemesinde davanı , kazanırsan , gel işe başla, seni aramızda görmekten memnun oluruz " dediler. Derdimi dafa fazla anlatamadım. O derece namüsait şartlar altında söylenebilecek olan kelimeleri kurdum. Ama sonuç vermedi yine...Bir itiraz dilekçesi yazıp verdim bakan beyin özel kalem müdürüne..

Elimde  bir hiç, döndüm memleketime..
 
Hemen çalışmalara başladım. Tüm mevzuatı incelemek ve öğrenmek zorunda kalsam bile mutlaka iyi bir dava dilekçesi hazırlayacak sonrada kazanacaktım davamı.
 
Bu arada idare mahkemesine başvuru sürem hızla geçiyor ancak nasıl bir dilekçe yazacağımı henüz bilmiyordum. Anayasadan başlayıp beni ilgilendiren tüm mevzuatı araştırmaya başladım. İçeriğinde tüm yasa , yönetmelik ve içtihat kararlarını barındıran Uyap mevzuat adlı bir  programın varlığından haberim vardı. Ancak yasaları ve yönetmelikleri incelemek yetmiyordu. Hukuk bilgisine sahip olmam gerekiyordu bunları birleştirebilmem ve anlayabilmem için. İnternette biraz araştırınca hukukçuların bir araya gelip muhtelif konularda tartırtışıp, görüş alışverişinde bulundukları forum sitelerin varlığını farkettim. Bende üye oldum bazılarına. Orada sorduğum soruların karşılıklarını neredeyse anında alıyordum. Hatta neredeyse benim durumumu aynen ifade eden dava dilekçesi örnekleri bulduğumu söyleyebilirim. Forumlarda bana dilekçemin hazırlanmasında çok büyük yardımları olan hukuk aleminin değerli avukatlarına teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
 
En üstte anlattığım sınav hikayemi dilekçemin üst kısımlarında anlatıp hukuki delil ve açıklamalar kısmına da forumlardan edindiğim satırları girmiş ve böylece yedi sayfalık bir dilekçe oluşmuştu.  Ekine de atamamın onaylanmadığına dair bana imza karşılığı verilen kağıdın bir kopyasını ekledim. Dilekçemin hazır olduğu sıralarda Sulh Ceza Mahkemesine başvurup Adli Sicil Kaydımın ve Arşiv kaydımın yasal olgunluğa ulaşması nedeniyle, silinmesini talep ettim. Talebimin kabulüne,sicil kaydımın ve arşiv kaydımın silinmesine dair kararı aynı gün Adli Sicil ve İstatistik Kurumuna bir dilekçe ile  Aps ile gönderdim. Mahkeme de kararı  ayrıca gönderiyormuş, Kısa  bir süre  sonra dayanamayıp Ankara'ya yola çıktım. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne geldim. Mahkeme kararı ellerine ulaşmıştı. Gereğini yaparız dediler. Bir gün sonra ne sicil kaydım görünüyordu ne arşiv kaydı. Tertemiz sicil ve arşiv kaydı yoktur kağıdını alıp döndüm tekrar eve. Fotokopilerini ekleyip dilekçeme Aydın İdare Mahkemesi' nin yolunu tuttum. Harç ve masraflarını yatırıp açtım davayı. Tam yirmidört saat sonrası idi. Evin bahçesinde, temmuz ayının sıcağı altında , elimde kürek toprağı havalandırması için alt üst ediyordum. Annem içerden seslendi: Telefonun çalıyor...Tanımadığım bir Ankara kodlu aramaydı. Açtım. " Ben Adalet Bakanlığı Tetkik Hakimi....... " dedi. " Bakan beye bir dilekçe bırakmışsınız."  " Evet " dedim. "Bıraktım. Elimde hangi imkanlar varsa tamamını tüketmeden eve dönmek istemedim. " " Dilekçeniz bana geldi,  " dedi. " Siz İdare Mahkemesinde dava açmışmıydınız " diye sordu. " Evet" dedim . Dava açma sürem dolmak üzere olduğundan mecburen açtım " " Peki ", dedi."  Yaptığımız değerlendirmeler sonucunda atamanızın onaylanmaması kararından kendiliğimizden  dönemeyiz. Dava lehinize sonuçlanırsa zaten işe başlarsınız. "  dedi. Teşekkür edip kapattım telefonu.
 
Aydın da açtığım davaya henüz bir cevap aradan üç ay geçmesine rağmen gelmemişti. Yürütmenin durdurulmasına dair talebimle ilgili bir karar verildiğini duymamıştım. Sıkıntı ve gerginlik beni öldürüyordu. Aydın'a gittim. Dava dilekçeme görevsizlik kararı verildiğini öğrendim. Bir gol daha yemiştim !
 
Dosyamın Ankara'ya gitmesi için geçmesi gereken süre altı ayı bulmuştu. " İki ay sonra işe başlarsın " diyenlerin yüzleri gözümün önüne geldi bir an.
Nihayet Ankara 'ya dosyamın gönderildiğini öğrendim. Biraderimin İdari Hakimlik sınavı nedeniyle birlikte Ankaraya gelmiştik. Aylardan Ekim - Kasım civarı diye anımsıyorum... Gelmişken Ankara idare mahkemesine bir uğrayalım diye düşündüm. Gittim. Dilekçeme " Dilekçe Ret " kararı verildiğini öğrendim. Bir mermide sağ şakağımdan girmiş gibi hissettim. Ancak dilekçe ret kararının dava ret kararı ile ilgisi olmadığını öğrendim. Sadece hatalı yerleri düzeltip ikinci bir dilekçe yazıp vermem gerekiyormuş.  
Dilekçem flash bellekte kayıtlı olduğundan hemen gerekli düzeltmeyi yapıp on dakika içinde yeniden dava açtım. Davam yeni bir esas numarası ile yeniden görülmeye başlamıştı.  Söke'ye döndüm. Aradan bir kısa bir süre geçtikten sonra evime bir karar geldi. " Yürütmenin durdurulması talebinin kabulüne " diye yazıyordu. Arkasından Adalet bakanlığının Bölge İdare Mahkemesine İtiraz dilekçesinin  bana tebliği yapıldı. Bakanlık karara itiraz ediyordu. Moralimi bozan belki de en büyük etmenlerden bir tanesi bu oldu. Ancak, şu vardı ki, itiraz edilmesi, kabul edilen yürütmenin durdurulmasına dair kararın uygulanmasını engellemiyordu. Ve atamamın otuz gün içinde yapılması gerekiyordu. Bölge İdare Mahkemesi Bakanlığın yaptığı itirazı redetti...Aradan 75 gün geçtikten sonra yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın gereği yerine getirildi. İşe başlama tarihim 29 Mayıs 2009. oldu. Oysa ki komisyon tarafından yapılan ilk atamamdan sonra atamamın onaylanmaması tarihi 18.06.2008 tarihiydi. Onbir aydan biraz fazla sürmüştü hak ettiğim işime başlamam.

Halen işe başlama tarihim 18.06.2008 olarak düzeltilmiş değil.  Benimle birlikte sınava girenlerin hepsinin atanma tarihleri 18.06.2008. İdari Yargılama Usulüne göre, idarenin iptal edilen işlemi Hukuk aleminden tamamen silinmiş ve yok hükmünde bulunuyor. Bu nedenle işe başlama tarihimin 18.06.2008 olarak düzeltilmesi gerekirdi. Buna rağmen yaptığım başvurularım halen işleme alınmış değil. Bundan dolayı derece ve kıdem kaybımın olduğunun farkındayım. Umarım bir gün  birileri verdiğim dilekçeleri okuyup hatanın farkına varıp düzeltirler.  
 
" Onbir ay süren gerginlik ve stres dolu günler geride kalmış daha farklı bir yaşama başlamıştım. "
 
                                                           ------------------------
                                                           ------------------------
 
Hedifinize nasıl ulaşacağınız ikinci aşamadır. Öncelikle hedifinizi neden seçtiğinizi, yada hangi sebeplerle seçmeniz gerektiğini bir kenara yazmalısınız. O hedefe ulaşmak için aşmanız gereken engeller için " Nasıl " sorusuna cevap vermeniz ancak nedenlerinize cevap bulduktan sonra daha kolay olacaktır.
İlgili yazışma ve mahkeme kararlarını müsait bir zamanımda yine bu sayfa yayınlayacağım.  04.05.2013