Çarşamba, Mart 15, 2006

NASREDDIN HOCA


Bu hikaye Aydın da ilk girdiğim sınavda çıktı...2004 de


Nasreddin Hoca , yedi asırdan beri dünyaya gülen o koca adam. Ona her yerde bir beşik ve her devirde bir mezar gösterilir. Amma o bunların hangisinde sallandı , büyüdü? Bugün de nerede yattığını Allah bilir. Bizim bir bildiğimiz, bir duyduğumuz var o da bugün bir kolu doğuda , bir kolu batıda ve ruhu ebedilikle bir baştadır. O , bu dünya durdukça duracaktır. Bu ne sihirdir ne keramet ; ne de şöyle bir el çabukluğu marifet. Nasreddin Hocayı bu ölmezliğe eriştiren gülen yüzü , tatlı dilidir. Biri gönlün aynası biri de yaylanın güneşidir. Zaten adam dediğin ya yüzünden belli olur, ya sözünden.

Kötü adam acı soğan sözlü ve kara bulut yüzlüdür. Bu kara gülmezlerin yüzlerinden düşen yüz parçaya bölünür. Saya yağı ile yağlar , çakır dikenle dağlar. Halbuki iyi adam tatlı dilli güler yüzlüdür. Bu güleç yüzlü adamların yüzlerinde nur mu dedin nur akar, dillerinden de bal mı dedin bal damlar.

Hele de hocanın. ne gözünde bir karartı vardır, nede yüzünde bir morartı; alnının ortası bile güleç ve şendir. İlle de dili. Alimallah kaymak çalıverir balın üzerine. Gayrı onun sözüne, sohbetine ve dediklerine doyulur mu? Hanları hanümanları cümle alemi ağzına baktırır. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır . Onun da huyu bu, dobra konuşmak. Bir laf dilinin ucuna geldi mi öyle vezir vüzera gibi yut gitsin etmez. Lakin, parmağım gözüne kör kadı hesabı değil, şöyle tam yerine ve dengine getirir ve taşıda öylesine güzelce oturtuverir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Cool blog, interesting information... Keep it UP » » »